30 Mart 2012 Cuma

Antrenaman Önerileri


OMZUNUZA KUVVET

İştе sizе ‘Strеngth and Condition Journal’ dеrgisindеn еtkili bi tеknik: Ağırlık çubuğunu kavrarkеn еllеriniz arasındaki mеsafеyi daraltın. Böylеcе sakatlanma riskinizi azaltırsınız.

28 Mart 2012 Çarşamba

Karın kasları İçin Beslenme Programı


Karın kasları dеyincе aklınıza Dövüş Kulübündеki Brad Pitt vеya David Bеckham gеliyor olabilir. Eğеr olaylara olumsuz tarafından bakma alışkanlığınız varsa, onlarınki gibi bir karına sahip olabilmеk için açlıktan öldürеn bir egzersiz programına ya da çok fеna süründürеn bir еgzеrsiz programına ihtiyacınız olduğunu düşünеbilirsiniz.

27 Mart 2012 Salı

DAMARLARINIZ NEDEN ŞİŞER?


DAMARLARINIZ NEDEN ŞİŞER?
1) Egzersiz yaptığınız zaman, kalbiniz daha hızlı vе güçlü çarparak kan basıncınızı artırır. Damarlarınız vе atardamarlarınızdaki kan hızlı akmaya başlar.

26 Mart 2012 Pazartesi

Egzersiz Kasları Nasıl Güçlendirir ?

Egzersizin insanlara güç kazandırmasının altında yatan mekanizma tam olarak bilinmese de temel ilkeleri anlaşılabilir. Bu bağlamda iki sürecin işlerlik kazandığı görülüyor. Biri Hipertrofi (veya hücrelerin genişlemesi) diğeri ise sinir-kas ilişkisini geliştiren sinirsel uyumdur.

24 Mart 2012 Cumartesi

Vücudumuzun Merkezi Kalbimiz

Eski yunanda kalbin varlığı çok iyi biliniyordu ve onlar kalbe Kardia ismini vermişlerdi. Günümüz dilinde de aynı kelimeden Kardiak ve Taçikardia kelimeleri türetilmiştir. Aristoteles kalbi, insanın merkezi, insan ruhunun mekanı olarak tasvir eder.

23 Mart 2012 Cuma

Makarna - Spor


Sporcu beslenmesi deyince akla ilk gelen yemeklerden biri şüphesiz makarna. Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği’nin (evet böyle bir dernek var) 2006 sektör raporunda verdiği tarife göre makarna durum buğdayından elde edilen irmiğin su ve bazı zenginleştirici maddeler ile karıştırılması ve istenilen biçimler verilip kurutulması suretiyle elde edilen yarı hazır gıda maddesi. Makarna buğdaydan elde edilen besinler arasında ekmekten sonra ikinci sırada gelmekte. Kitabına göre yapılması gerekiyorsa makarnanın mutlaka durum buğdayından irmik ve su karışımından yapılması gerekmekte. Durum buğdayının makarnalık kalitesini, tanenin fiziksel özellikleri, endosperm yapısı, protein miktarı, enzim aktivitesi ve pigment içeriği gibi birçok özelliği belirliyor. Nispeten sert durum buğdayının özelliği makarnanın üretiminde kullanılan irmik için en uygun buğday cinsi olması. Yumuşak buğdaydan ekmek, tatlı ve pastaları üretmek için kullanılan un elde ediliyor.

Makarnanın Kalitesi
Makarna kalitesini etkileyen faktörlerin başında, irmiğin üretildiği durum buğdayının kalitesi geliyor. İrmik ve un arasındaki en temel fark glüten kalitesinde. Durum buğdayında glüten dayanıklı iken yumuşak buğdayda glüten çok hassas. İrmikte bulunan glütenin zarı çok sıkı bir şekilde tel şeklinde örülmüş gibi ve glüten değerinin yüksekliği makarnanın da kalitesini yükseltiyor.

Ayrıca, iyi kaliteli kuru bir makarnanın rengi altın gibi bir renkte olmalı ve kırıldığı zaman kuru, net bir ses çıkarması gerekmektedir. Işık karşısında makarnaya bakıldığında rengin homojen olması (siyah ve beyaz noktaların, hava kabarcıklarının, çatlakların bulunmaması), pişirilme esnasında dayanıklı ve esnek olması gerekmekte (eğer glüten iyi bir kalitede ise nişastanın etrafında bir zar oluşturmakta); böylece nişastanın makarnanın dışına çıkmasını engelleyip yapışkanlığı önlemekte, makarna suyu iyice emerek kendi ağırlığı ve hacminin iki katına ulaşmaktadır. Bunlara ek olarak irmik parçacık büyüklüğü de makarna kalitesini etkileyen en önemli faktörlerden birisi. En iyi kalitede makarna üretimi için un içermeyen, irmik bakımından homojen olan, orta boyutta kaliteli irmikler tercih ediliyor.

Makarna Nereden Geliyor?
Makarna çeşitlerine yerleşmiş isimlere (spagetti, lazanya, tagliatelle) bakınca makarnanın anavatanının İtalya olduğunu düşünmek olası. Halbuki öyle değil. makarnanın ataları Asya’dan geliyorlar. Bilinen en eski makarna târifi 4000 küsur yaşında ve Çin kaynaklı. Bâzı kaynaklara göre Marco Polo 1290 yilinda makarnayı Çin’den Avrupa’ya, daha doğrusu Venedik’e taşıyan isim, spagetti ismi de „ince ipçikler“ mânâsına geliyor. makarnanın 1250 yıllarında Cenova’da Alman fırıncılar tarafından satıldığına dair rivâyetler de var. İtalyanlar “maccaroni” diye şikâyet ede ede alıyorlarmış, “maccaroni” “çok pahalı” demek.

Makarnalar Ve Sporcu Beslenmesi
Makarnalar sporcular tarafından bilhassa karbonhidrat (seker ve nişasta) deposu oldukları için çok tutuluyorlar. Zâten bu özellikleri onları spor esnasında bir numaralı enerji kaynaklarından biri yapmaya yetiyor. Karbonhidratlar kaslar tarafından yağlara oranla 4 kat daha hızlı kullanıldıkları için âcilen enerjiye ihtiyaç duyulan anlarda çok önemliler.
Makarna kalori açısından oldukça sağlıklı bir besin. Pişirilmeden tartılacak şekilde 100g makarna yaklaşık 350kCal içeriyor. Yağ oranı sadece %3 iken karbonhidrat oranı %70 civarında. Proteinler makarnanın %10’unu oluşturuyorlar. Bunlara ek olarak demir, magnezyum, kalyum ve B ile E vitaminleri de makarnalarda olan maddeler.

Ne Kadar Makarna Yemeli?
Uygun miktarda makarna, yemeğin türüne göre değişiyor elbette. Çorbada kullanılacaksa kişi başına 20-30g yeterli iken, ana yemeğin yanında yenileceklerse 80-100g gerekebiliyor. Ana yemek olarak makarna yenecekse kişi başına

100-150g civarında makarna hesaplamak gerekli. Haliyle gerekli olan makarna miktarı kullanılacak sosla da ilintili. Makarnaların aslen tadının olmaması onları her tür sos ile rahatça yemeye, değişik tadlar denemeye imkân tanıyor. Hafif bir sos nispeten fazla makarna ile yenebilirken ağır soslar daha az miktarda makarna ile yeniyorlar.

Nasıl Hazırlamalı?
Makarnayı hazırlamanın öyle aman aman bir yöntemi olmasa da birkaç noktaya dikkat etmekte fayda var. Makarnalar tuzlu suda haşlanmalılar. 100g makarna için yaklaşık 1 litre su gerekiyor, beher litre su için de bir tatlı kaşığı tuz. Suya ayrıca makarnaların yapışmaması için yağ konmasına gerek yok. Makarnalar ancak su kaynadıktan sonra suya atılıyorlar, düzenli aralıklarla karıştırılıyorlar ve mümkünse suyun ilk kaynamasından sonra ateşin altı kısılıyor. Genel olarak makarnanın ne kadar süre ateşte kalacağı paketin üzerinde yazmakla beraber arada sırada makarnayı ısırıp ne kadar piştiğini kontrol etmekte fayda var. Bâzı makarna çeşitleri süzüldükten sonra yumuşamaya devam edebiliyorlar. Pişmiş makarnalar büyük bir süzgeçte süzülüyor ve biraz silkeleniyorlar. Bundan sonrası kişinin zevkine kalmış. Makarnaları içinde tereyağı ya da sıvı yağ kızarmış tencereye tekrar atıp çeşitli soslarla karıştırmak mümkün.

Makarna Şişmanlatır mı?
Son yıllarda karbonhidrat düşmanlığı diyet endüstrisinin olmazsa olmazlarından oldu. Dolayısıyla hangi kadın dergisini açsanız, hangi gazetenin hafta sonu ekini karıştırsanız “karbonhidratları azaltın, makarna yemeyin” türünden bir tavsiye ile karşı karşıyasınız. Halbuki yukarıda verdiğimiz besin değerlerine bakınca aslında makarnanın hiç de şişmanlatıcı bir etkisi olmadığı aşikâr. Peki nereden geliyor bu rivâyet? Elbette soslardan. Genel olarak makarnalara konulan soslardaki yağ oranı oldukça yüksek ve bu soslar makarnanın kalori karnesini birden yukarı doğru zıplatabiliyorlar. Dolayısıyla bir perhiz esnâsında makarna yemenin sakıncası yok, lâkin üzerine ne koyduğunuzun (sadece salça mı yoksa tam teşekküllü bir sos mu?) çok önemi var.

Türkiye Ve Makarna
İnsana ilk bakışta garip gelebilir ama Türkiye makarna üretimi ve tüketimi konusunda dünyadaki belli başlı ülkelerden biri. 2005 yilinda Türkiye İtalya (3,1 milyon ton), Amerika (1,2 milyon ton), Brezilya (1 milyon ton) ve Rusya’dan (860 bin ton) sonra yıllık 500 bin ton üzerinde bir miktar ile dünyada makarna üretiminde 5. sırada yer alıyor. 2006’da üretim 600 bin tonu geçmiş. Toplam dünya makarna üretiminin 10,7 milyon ton olduğu düşünülürse dünyadaki makarna üretiminin yaklaşık 20’de biri Türkiye’de demektir bu. Türkiye’de üretilen makarnaların üçte biri çubuk makarna (spagetti), geri kalanı kesme makarna. Ülkemizde makarna üretimi Cumhuriyet Döneminde başlamış. Önceleri tamamı ev yapımı olarak “ ERİŞTE “ adı altında tüketilen makarnanın sanayi olarak Türkiye’ ye giriş tarihi de 1922 yılı.

Olayın tüketim tarafında ise nispeten daha gerilerdeyiz. Burada da beklendiği üzere dünyada en fazla makarna yenen ülke İtalya (kişi başına yılda 28 kilogram). İtalya’yı Venezuela (13 kilo) ve Tunus izliyor (11,7 kilo). Türkiye’nin kişi başına yıllık makarna tüketimi 1962 yılında 1,2 kilo iken, 1978 yılında 3,9 kiloya, 90’lı yılların başında 4,3 kiloya, 2006 yılında ise 5,8 kiloya yükselmiş.

Makarna hakkında yazı yazıp da spagettiydi, lazanyaydı diye bahsedip geçerken Türk mutfağında da haliyle bayağı zengin bir makarna ailesi yer etmiş durumda. Uzun makarna (çubuk, lazanya, yassı, uzun, erişte vb.), kısa kesme makarna (tırtıl, burgu, kabuk,boncuk, erişte, fiyonk, kuskus, kalem, mantı vb.) ile şehriye (tel, arpa, yıldız) Türk mutfağında yer alan makarna ailesi üyeleri. Bunların içinde sanırsak bilhassa eritse ve şehriye batı mutfaklarında yer almamaları nedeniyle daha bir “bizden” kabul edilebilirler.

22 Mart 2012 Perşembe

Carnitine Yalanı ?


Spor alanında bugün hala en çok tutulan maddelerden biri karnitin. Karnitin vücuttaki yağ yakımını hızlandırmak ve dolayısıyla kilo kaybı sağlamak bir taraftan da mukavemet gerektiren sporlarda performansı arttırmak için tavsiye ediliyor.

20 Mart 2012 Salı

Creatine Yararlımı Zararlımı !

Sporcular için aslında hiçbir getirisi yok diyebileceğimiz karnitinin aksine kreatin belirli spor dallarında faydalı olabiliyor.

19 Mart 2012 Pazartesi

Sporda Streching Yararları Zararları !

Neredeyse her tür sporda mutlaka eninde sonunda karşımıza çıkan bir tavsiye: Kasları germenin zarûreti. Kimi zaman spordan önce denir, kimi zaman sonra, kimi zaman farklı süreler önerilir vs. Kasları germenin gereksiz olmadığı aşikâr.

18 Mart 2012 Pazar

Kas Formu Antrenmanı

KAS FORMU (DİRENÇ) ANTRENMANI

Kas formunu kazanmak, kaslar arasındaki biriken yağları uzaklaştırmak için kuvvet antrenmanları düşünülür.

16 Mart 2012 Cuma

ANTRENMAN SEANSI

  ANTRENMAN SEANSI

Antrenman seansı, çalışmaya ayrılan zaman süresi olarak tanımlanır. Fizyolojik yararları üst düzeye çıkarmak için bazı kurallara uymak gerekir. Şöyle ki; bu süre ısınma (hazırlık), ana bölüm ve bitiş olarak bölünmelidir.

14 Mart 2012 Çarşamba

Kardiyovasküler Egzersizin Yağ Yakmaya Etkisi


Kardiyovasküler Egzersizin Yağ Yakmaya Etkisi
 
Spor yaparak daha çabuk kilo vermek gibi bir amacınız mı var? Pek çok kişi spora daha iyi bir forma sahip olmak için başlar. Ancak çoğu kimse amacına uygun egzersiz türünü yapmak yerine bilinçsiz bir şekilde egzersiz programlarını izler. İşte kilo vermek isteyenler için birkaç ipucu;

13 Mart 2012 Salı

Metabolizmamızı Nasıl Hızlandırabiliriz ?

Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart !

12 Mart 2012 Pazartesi

Karın Egzersizleri

Karın Egzersizleri Karnı gevşek bırakmaya gelmez. Gergin, düz bir karın, formda ve güzel bir vücudun vitrinidir. Başlamadan önce nefesinizi doğru alıp vermenin ve hareketleri sık sık tekrar etmenin sizi hayalinizdeki karına bir adım daha yaklaştıracağını hatırlatalım.

1


10 Mart 2012 Cumartesi

Spor ve Nefes Alış Verişi

Nefes alma konusu sporcular için herhalde üzerinde pek düşünülmeyen ama son derece önemli konulardan biri.

8 Mart 2012 Perşembe

Growth Hormone - Büyüme Hormonu

1 - Büyüme hormonu nedir?
Büyüme hormonu tüm salgı bezlerinin orkestra şefi olan hipofiz bezinden salgılanan adından da açıkça anlaşıldığı gibi bebek ve çocukların büyümesini sağlayan bir hormondur. Büyüme hormonu kimyasal olarak 191 adet aminoasit dediğimiz yapıtaşının yanyana gelmesi ile oluşan polipeptid yapısında bir hormondur. Amerikan Board Sertifikalı Doktorlar Derneği Başkanı Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Can polipeptidin ne demek olduğunun sadece bilim adamları tarafından değil halk tarafından da bilinmesi gerektiğini çünkü büyüme hormonu hakkında yapılan araştırmaların kamuoyuna açıklanması ile bu hormonunun efsaneleştirildiğini belirtti. İnsan Büyüme Hormonunun laboratuar ortamında genetik olarak bakterilerden sentezlenmesi kısa boylu çocukların tedavisinde bir çığır açmış ve büyüme hormonu çocuk (pediatrik) hormon hastalıkları uzmanları tarafından bazı cücelik türlerinin tedavisinde başarı ile kullanılmıştır. Daha sonra bu çocuklar boy gelişimlerini tamamladıklarında yani 18-20 yaşlarına ulaştıklarında büyüme hormonu kesilmiştir. Ancak aradan 15-20 yıl geçtiğinde yani bu çocuklar 40 yaşında yetişkin çağa ulaştıklarında bir çoğunun göekli kasları zayıf şişman kişiler oldukları görülmüştür. Çocukluk çağında büyümeleri için büyüme hormonu verilen ancak yetişkin çağda bu tedavi uygulanmayanların sosyal hayata uyum sağlayamadıkları, evlilik ve iş hayatını düzgün bir şekilde yürütemedikleri, bir kısmının intahar ederek bir kısmının ise kalp krizi ile daha 50 yaşına varamadan hayata veda ettikleri uzmanlar tarafından gözlenmiştir. O noktadan sonra bu tip erişkinlerde büyüme hormonu tedavisi uygulanmaya başlanmış; büyüme hormonunun bu tür hastaları zayıflattığı, kaslarını kuvvetlendirdiği, kalp hastalıklarını önlediği tesbit edilmiştir. Bundan 30 yıl önce büyüme hormonu sığırların hipofiz bezinden elde edilip kısa boylu çocukların tedavisinde kullanılmıştı. Ancak 1970’lerde Avrupa ve Amerika’da uygulanan bu tedavi bazı hastalara deli dana hastalığının bulaşması nedeniyle terkedildi. Molekuler genetik yöntemle laboratuarda elde edilen büyüme hormonu tedavisi hiçbir şekilde bulaşıcı hastalık riski taşımadığı için biz endokrinoloji yani hormon uzmanları tarafından gerçek bir efsane olarak karşılandı. Büyüme hormonu tedavisinin konu hakkında yeteri bilgi derinliği olmayan kişiler ve hatta konunun uzmanı olmayanlar tarafından vücut geliştirenlere ve atletlere kas gücünü arttırmak veya yaşlı kişilere antiaging maksadı ile verilmesi hormon hastalıkları uzmanları tarafından onaylanmamaktadır. Büyüme hormonu büyümeyi vücutta protein sentezini arttırarak sağlar. Aminoasit denilen yapıtaşlarının hücreler tarafından özümsenmesini; ardından yanyana getirilip protein şeklini almasını uyarır. Proteinler kemiklerin boyca büyümesini, kasların gelişmesini, iç organların hacim olarak artmasını sağlar. Büyüme hormonu cildin yumuşak ve kırışıksız olmasına, tırnak sağlığına katkıda bulunur. Bunları gerçekleştirirken göbekteki ve diğer tüm bölgelerdeki yağları eritir ve onları vücudun enerjisini sağlamak için yakar. Kandaki şeker düzeyinin aşırı düşmesini önler.

2 - Yetişkinlerde ne sağlıyor?
İnsanın fiziksel ve psikolojik sağlığının devamı için hipofiz bezinden büyüme hormonu salgısı gerekir. Büyüme hormonu ekikliği olan erişkinlerde metabolizmadan, uykuya, psikolojik rahatsızlıklardan kan şekeri düşüklüğüne bir çok belirti ortaya çıkmaktadır. Büyüme hormonu aynı zamanda anti-insülin yani insülinin zıttı bir hormondur, insülinin fazla çalıştığı yani kan şekeri düştüğü durumda diğer hormonlarla beraber büyüme hormonu devreye girip kan şekerini yükseltir. Yetişkinde büyüme hormonu eksikse kan şekeri daha fazla düşer ki bu da titreme, terleme, çarpıntı ve baygınlık şikayetlerine neden olur. Büyüme hormonu hipofizden salgılanır. Hipofiz bezi aynı zamanda tiroid bezi, böbrek üstü bezi ve cinsel organların çaılşmasını düzenler. Büyüme hormonu eksikse iç salgı sisteminin ahengi bozulur, başta cinsel isteksizlik olmak üzere, sexuel yetersizlikler, adet düzensizliği ve diğer hormon sistemlerinde dengesizlikler görülür.

Yetişkinlerde büyüme hormonu hücrelerin kendini yenilemesi, ölen hücrelerin yerine genç hücrelerin yaşatılması, iç organların eskiyen bölgelerinin onarılması için önemlidir. Büyüme hormonu bu etkilerini karaciğerde bulunan insulin benzeri büyüme faktörü adı verilen IGF-1 (İngilizcesi: insulin like growth factor-1) maddesinin sentezlenmesini uyararak gerçekleştirir.

Özetle büyüme hormonu yetişkinlerde ömrünü tamamlayan hücrelerin yenilenmesinde, kas ve kemiklerin kuvvetinde, kalp kasının günün 24 saati, yılın 365 günü devamlı kasılması için gereken dayanıklılığı sağlamada, kişinin metabolizmasının hızlı bir şekilde çalışmasında, fiziksel ve psikolojik sağlığın mükemmel sürdürülmesinde rol oynar.

3 - (Yetişkinlerde ) Eksikliğinde hangi sorunlar ortaya çıkıyor?
Yetişkinlerde büyüme hormonu ekikliği ancak hipofiz bezinde büyüme hormonu üreten hücrelerin görevini durdurması ile ortaya çıkar. Bu beyin ameliyatları, beyne uygulanan radyasyon, hipofiz bezinde tümor, hipofiz bezi veya beynin alt kısmında mikrobik veya mikrobik olmayan iltahap, kafa travması veya vücutta hipofiz bezine karşı antikor üretilmesi ile olur. Diğer bir sebep ise genç kadınlarda doğum sonrası ağır kan kaybı neticesinde hipofiz bezinin olumsuz etkilenip tümden çalışmayı durdurmasıdır. Büyüme hormonu eksikliğinde fiziksel, metabolik ve psikolojik belirtiler açığa çıkar. Büyüme hormonu tedavisi ile bu belirtiler düzelir. Yetişkinlerde büyüme hormonu eksikliği belirtileri şunlardır:

Enerji düşüklüğü, halsizlik

Yorgunluk

Kaslarda güçsüzlük

Uyku problemleri

Şişmanlık

Göbekte yağ toplanması (Abdominal obezite)

Osteoporoz (kemik erimesi)

Kas kitlesinde azalma

Yağ kitlesinde artma

Sosyal ilişkilerde zayıflama

Evlilik veya iş hayatı ile ilgili sorunları çözmede zorluk

İçe kapanma

Endişe ve umutsuzluk

Depresyon

Kan şekerinde düşüklük ve bunun belirtisi olan titreme, terleme ve çarpıntı

Kalp kasının kasılmasında kuvvetsizlik

Tansiyon yükselmesi

Kolesterol düzeyinde artış

Kan yağlarında trigliserit ve kötü kolesterol (LDL) düzeylerinde artış.

Damar sertliğinde artma

Kalp krizi ve felç riskinde artma

4 - Bu durumda nasıl bir tedaviye başvuruluyor?
Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Can tedaviye geçmeden once doğru teşhisin konulması gerektiği konusunun altını önemle çizdi. Belirtileri olan ve hipofiz bezinde sorun olduğunu bildiğimiz hastalarda büyüme hormonunu uyararak ölçüyoruz. Bu yazıyı okuyup gidip hemen laboratuarda kan verip büyüme hormonu düzeyinizi ölçtürtmeyiniz. Çünkü alacağınız sonuç hiçbir anlam ifade etmez. Büyüme hormonu düzeyi yaş ilerledikçe düşer ve büyüme hormonu salgısı gece daha fazladır. Büyüme hormonu hipofiz bezinden 20-50 dakikalık süreler halinde bir salgılanıp bir durur. Laboratuarda günün herhangi bir zamanında aldırdığınız kandaki büyüme hormonu düzeyi bu salgılama süresinin neresine denk düştüğü bilinmediği için anlamsızdır. Bu yüzden büyüme hormonunun ölçümü bir endokrinoloji yani hormon hastalıkları uzmanı nezareti altında hormon ölçümü konusunda deneyimli bir laboratuarda yapılmalıdır. Endokrinoloji uzmanı tarafından hastaya kontrollü bir şekilde insulin verilerek kan şekeri 45 mg/dl’ye düşürülür, bu durumda kan alınır işte bu uyarılmış kanda büyüme hormonu düzeyi 5 ng/ml üzerinde olmalıdır. Altında ise hastada büyüme hormonu eksikliği vardır. Eğer kişide kalp rahaztsızlığı gibi bir problem varsa kan şekerini düşürmek sakıncalıdır, o zaman arginin veya GHRH denilen madde ile büyüme hormonunun ne kadar uyarıldığına bakılıp teşhis konulur.

Tedavi için büyüme hormonu her gün iğne şeklinde uygulanarak verilir. Büyüme hormonu aynı şeker hastalarının kullandığı insulin kalemleri gibi rahat taşınan, estetik, doz ayarı kolay olan kalemler şeklinde hastaların kullanımına sunulmuştur. Hem ABD hem Türkiye’de Sağlık Bakanlığından onaylıdır. SSK ve Emekli Sandığı tarafından Sağlık Kurulu raporu ile hastalara verilmektedir. Büyüme hormonu tedavisinin aylık maliyeti milyarları fazlası ile geçmektedir. Tedaviye düşük dozda başlayıp hasta tam düzelene kadar dozu arttırmak gerekir.

Doç. Dr. Selçuk Can bazı eczanelerde büyüme hormonu adıyla satılan tabletler bulunduğunu bunların tamamen etkisiz olduğunu söyledi. Büyüme hormonu protein yapısına benzediği için ağızdan tablet yoluyla alındığında mide tarafından sindirilir. Örneğin 5 gram büyüme hormonunu injeksiyon yerine tablet olarak ağızdan alırsanız 5 gram kıyma yemiş gibi olursunuz; her ikisi de mide asidi ve pankreas enzimleri ile parçalanıp sindirilir. Büyüme hormonu tabletleri food supplement (yiyecek katkı maddesi-vitamin) olarak satılmaktadır, Tarım Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Hiçbir faydası yoktur, hiç bir zararı da yoktur. Bunları almakla sadece paranızı boşa harcamış olursunuz.

5 - Anti - Aging uygulamasında ne zaman başvurulmalı?
Hangi amaçla başvuruluyor ? Neye dikkat edilmeli? Gelişigüzel kullanılırsa, nelere yol açabilir? Anti- Aging uygulamalarına 40 lı yaşların sonu 50’li yaşların başından itibaren başlanmalıdır. Bunlar vücudun en çok yıprandığı ve sağlık sorunlarının ilk sinyallerini verdiği yaşlardır. Kişiler yoğun bir iş hayatından sonra yılların verdiği tahribatı silmek, aksayan vucüt fonksiyonlarını teşhis ve tedavi ettirmek, emekli olmayı redderek eski gençlik günlerindeki gibi tam tempo çalışmayı sürdürmek için antiaging’e başvuruyor. Antiaging’e bir diğer başvuru nedeni de ölüm ve yaşlanma korkusu. Bunu ne kadar geç yaşarsam o kadar iyi olur düşüncesi.

Anti-Aging İngilizce’den tam çeviri anlamı ile yaşlanmaya zıt olmak, yani gençleşmek anlamına geliyor. Bu ütopik ve ulaşılması bilimsel olarak imkansız bir kavram olsa da günümüzde ileri yaştaki kimseleri sağlıklı olarak ve olabildiğince uzun yaşatmanın yolları açığa çıktı. Anti-Aging olarak uygulananlar aslında sağlıklı yaşam metodları ve bunlar hayatın her yaşında yapılması gereken sağlık davranışlarıdır. Ancak yaşlanma korkusu bunu insanlara daha geç yıllarda yaptırtıyor. Anti-Aging uygulamalarında sebze ve meyva ağırlıklı, antioksidanlardan zengin, vitamin açısından faydalı beslenme ilk göze çarpan yol. Bu uygulama gerçekten vucüttaki fazla yağların atılmasını ve damar içlerinin temizlenmesini sağlıyor. Diğer Anti-Aging uygulamasında doğa sporları, meditasyon, yoga ve benzeri aktiviteler yer almaktadır. Bunlar fiziksel ve psikolojik sağlık için faydası tartışılmaz noktalar. Anti-Aging amacı ile vitamin ve hormon takviyesi ise modern tıp tarafından tam kabul görmemiş bir uygulamadır. Ancak üzerinde tartışma olmayan yani tarafımdan tamamen etkisiz ve sakıncalı görülen nokta ise Anti-Aging amacı ile büyüme hormonu uygulamasıdır. Büyüme hormonu yağları eritip kasları geliştirse ve hücreleri yenilese dahi bu etkiler hipofiz bezinde yeteri kadar kendiliğinden büyüme hormonu üretemeyen kişilerde müşahade edilmiştir. Bunun içinde büyüme hormonu bir endokrinoloji uzmanı gözetiminde kan şekerini belli bir noktaya düşürülüp ölçülmelidir. Tedavinin faydası o zaman risklerden daha fazladır. Büyüme hormonu sağlıklı hücreleri yenilediği gibi kanser hücrelerini de büyütüp çoğaltır. Gelişigüzel bir kullanım durumunda kişide teşhis edilmemiş 2 mm boyunda ufak bir kanser varsa bu doğal halde 10 yılda 2 cm’e büyüyüp metastaz yaparak karaciğer ve kemiklere sıçrayacaksa büyüme hormonu verildiğinde bu sıçramayı on ayda yapar ve bilinçsiz kullanımda kişinin hayatına mal olabilir. Büyüme hormonu tedavisinde doz fazla olursa kişide eklem ağrıları, el, ayak, burun ve çenede büyüme olabilir. Diğer yan etkileri ise tiroid tembelliği yapması ve kalp hastalarında vücutta su tutmasına neden olup ödem ve kalp yetmezliğine sebep olmasıdır. Bu yüzden büyüme hormonu tedavisi gerekli testler yapıldıktan sonra bir endokrinoloji uzmanı tarafından yürütülmelidir.

7 Mart 2012 Çarşamba

Adele (Kas) Gelişimi Nasıl Olur


1. ADIM:
Boy, kilo, yaş, cinsiyet ve ulaşılmak istenilen hedefe göre edinilen antrenman programı ile (planlı, programlı, düzenli egzersizler) ilk adımı atmış oluruz.

6 Mart 2012 Salı

30 Vücut Geliştirme Yalanı

1.DOPİNG ALMADAN PROFESYONEL VG CİLER KADAR KAS HACMİ YAPABİLİRSİNİZ. SADECE DAHA FAZLA ZAMAN ALIR

5 Mart 2012 Pazartesi

Kütle Kazanma Amaçlı Beslenme Programı

Burada size ciddi anlamda kaliteli bir kütle kazanmanıza yardımcı olacak en iyi beslenme programlarından birini vereceğim .

Süper Set Prensibi

Süper Set Prensibi 
Vücut geliştirmenin en çok bilinen prensiplerinden biridir.Antagonist yani biri kasılırken öbürü açılan (biceps ve triceps , kuadriceps ve bacak pazusu gibi )adale gruplarına ait iki egzersizi mesela Biceps Curl ve Lying Triceps Press i bir araya getirip gruplaştırdınızmı süperset yapıyorsunuz demektir.

4 Mart 2012 Pazar

Omuz çalışması

  Omuz çalışması
Denir ki yeterli omuz ,bel ve calf gelişimi sizin hayal edilen biçimi yaratmanıza yardımcı olur , bu klasik mezomorfik yapıyı ifade eden X biçimdir .

2 Mart 2012 Cuma

Dünden Bugüne Vücut Geliştirme Bölüm-3

1900' lü yılların başlarında geliştirilmiş olan bazı kas geliştirme aletleri, görüntü olarak Orta Çağın işkence aletlerine benzesede işe yarıyolardı.

Sandow'un geliştirdiği yay, her ne kadar çok başarılı olmuş olsa da hakiki bir fiziğin ancak büyük ağırlıklar kaldırarak geliştirilebileceğini anlayan, Profesör Barker oldu. 1868' de doğan Barker, vücut geliştirme tarihinin en tanıdık ismidir. 1961 yılında hala daha aktifti. 1974 yılında 106 yaşında öldü. Kitaplar yayımlamış ve bunlarda vucüt geliştirme yaklaşımlarını anlatmıştı. Kadınlar içinde bazı egzersizler geliştirmişti. Yayımladığı kitap, bugünün vücut geliştirme felsefesini yansıtır. Hafif ağırlıklar ve az tekrarlar tavsiye ediyordu.60-70 tekrar kaldırabilcek ağırlığın kullanıcıya daha kolay geliceği ve bunun da onu teşvik edeceği görüşündeydi. Ama bu kadar tekrar çok sıkıcıydı.

Oysa zamanın bir başka güçlü adamı Hackenschmidt, daha doğru bir yoldaydı." Rus Aslanı" lakaplı bu atlet , kendi zamanındaki benzerleri arasında en adelelli en cüsseli olan kişiydi. 1908 yılında yayımladığı kitapta ağırlık kaldırmanın inceliklerini anlattı. Kitapta kendi geliştirdiği bir egzersiz olan Hack Squat' ı da anlatmıştı. Gerçi bu egersiz şimdi bilnen ve kullanılan egzersiz değildir. Ama Hackenschmidt adelelerinini bu egzersize borçludur.

O dönemde bu sporu popülerleştirmeye çalışan başka sporcularda vardı. Bir halter antrenörü olan Alan Calvert, bu sporun ilk manifestosu sayılabilicek bir kitap yayımladı. Konuya bilimsel bir persperktif kazandırmıştı ve modern vucüt gelişttirmeye çok anlaşılır bir bakıştı. Daha sonra bir halter üretimi şirketi kurdu.1914 'te ücretsiz olarak dağıttığı bir spor dergisi yayımlayacaktı. "strenght" isimli derginin yıllık trajı 45.000'i bulunca, satışını yaparak pazarlamaya karar verdi. Seigmund Klein gibi birçok meşhur atlet, bu dergi sayesinde tanındı.
 
1930'ların ortasına doğru Mark Berry "the strong man" adlı bir dergi yayımlamaya başladı. En büyük özelliği, yeni buluşlara, yeni gelişmelere dergi ve kitaplarında yer vermesiydi. O dönemde George Howett de posta yoluyla dağıtılan bir kurs düzenliyordu. Kursları son derece iyi kaleme alınmıştı. Aynı zamanda "strenght" de dahil olmak üzere bir kaç derginin editörüydü. Daha sonra kendi dergisi olan "bodybuilder" i yayınlamaya başladı. Sonradan "American Weight Lifting Association (Amerikan halter birliği)" ni kuracaktı.

Howett' in en önemli talebesi, hiç şüphesiz Joe Weider'di. Weider, bugün aylık tirajı milyonları geçen çeşitli spor dergilerinin yayımcısı ve sahibidir. 86 yaşındadır ve hala düzenli olarak ağırlık çalıştığı bilinmektedir.

Tüm bunlara rağmen, 1930'larda ağırlık kaldırarak kuvvet geliştirmek yinede şüphe ile bakılan bir uğraştı.Ağırlıkcılar tam olarak sporcu kabul edilmiyordu. Bir halterci olan John Grimek, vücut geliştirmek isteyenlere model oldu. 1939 yılında bir "Bay Amerikaé yarışması düzenlend ve bu, bazı şeylerin değişmeye başlamasının dönüm noktası oldu. Yinede yarışmacıların tümü, vücut geliştirme kökenli değildi.1940 yılında, Jhon Grimek adele kralı seçilince, bu başarı onu geçmek isteyen diğer kişileride benzeri şekilde çalışmaya itti. Jhon Grimek 'in adelelerini sergilemek için verdiği pozlar da oldukça moderndi.

Bay Amerika ünvanını 1943'te kazanan Clarence Ross, ilk modern vücutcu kabul edilir. Bu tarihten sonra vücut geliştirme ve kuvvetlenmek için yapılan ağırlık çalışmaları, teknik olarak birbirinden ayrıldı. Sonra, Steve Reeves adlı bir vücutcu ortaya çıktı. Bay Maerika ve Bay Kainat ( mr. Universe) yarışmalarını kazandıktan sonra bir çok film çekti.Uluslar arası bir yıldız oldu. Charles Atlas'ı göz ardı ederseniz , tek ünlü vücutcu Reevers' dı. Daha sonra Bill Pearl, Jack Delinger gibi isimler ortaya çıktı.

50'li yılların meşhur vücutcu isimlerinden biride Freddy Ortiz'di . 1.65 boyuna karşın kolları 53.5 cm civarındaydı. O tarihlerde vücutcular hem kütleli hemde kuvvetli olabileceklerini keşfettiler. Mesela Reg Park, ensede pres egzersizini 135 kg ile defalarca basabiliyordu. Chuck Sipes, 260 kg ile çelik barları eğerek bench press yapabilliyordu. Sonradan kilo vererek Mr. Univers yarışmasını kazanacak olan Bruce Randall,180 kilograma çıkıp, 355 kg ile günaydın egzersizi yapmayı başarmıştı. 

1 Mart 2012 Perşembe

Dünden Bugüne Vücut Geliştirme Bölüm-2


 
 1800 lü yılların sonunda yaşamış "kuvvetli adamlardan" biride Eugene Sandow'dur. Ancak Sandow'un en önemli özelliği, gücünün yanında bu spora kazandırdıklarıdır.

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More